28 Temmuz 2013 Pazar

İnsanoğlu

İnsanoğlu doğası gereği hatalar yapar. Kimisi büyüktür, kimisi küçük... Kimisi komiktir, kimisi trajedik... Bu hataların bazıları "yasa dışı" olarak adlandırılır toplum içinde. Bu hatalara "yasa dışı" adını devlet verir. Oysa hiçbir hatayı hiçbir insan "yasa dışı" olarak adlandıramaz. Çünkü evrenin yasalarını insanlar koymaz. Nedir bu yasa dışı adı verilen hatalar? Hırsızlık, tecavüz, adam öldürme... Gibi gibi. Bu "yasa dışı" hataları bir insan yapınca "kanunlar" gereği belli bir süre hapis yatar. Haa tabii hapis yatsa yine iyi, para vererek de kurtulabilir. Oysa o ödediği para hırsızlık yaptığı mağazanın sahibine gitmeyecek, belki sahibi dardadır mağazanın. Para yine devlete gidecek. O parayla da devlet sen bütün bunlara karşı çıktığın zaman üzerine sıkılacak biber gazını satın almak için kullanacak.

Ya da o ödediği para tecavüz ettiği kızın kızlığını, namusunu ve şerefini kurtaramayacak. Belki pırıl pırıl bir geleceğe bakamayacak o kız. Belki istemediği bir adamla evlendirecekler, belki de evde kalacak. Bütün bunlar senin 10 dakikalık zevkin için. Ve senin ödediğin para bütün bunları geri getiremeyecek. Hapis yatman da.

Belki bir ailenin babasını öldürünce o ailenin belki de tek maddi kaynağını sağlayan kişiyi öldürmüş olacaksın. Çocukları babalarının mezarının başında saatlerce ağlayacak, annesi fenalaşacak. Belki de çocuklara ömürleri boyunca unutamayacağı bir acı yaşatmış olacaksın. Ve bütün bunları parayla kesinlikle ödeyemezsin. Hapis yatarak da.

Toplumumuzun en büyük eksiği, ahlak anlayışı. Küçükken bir çocuğa "yasa dışı" bir hata yapacağında hapis yatması gerekeceği, çok büyük paralar ödemek zorunda kalacağı anlatılır. Hiçbir zaman çocuk bunların "ahlaksız" bir davranış olduğunu kavrayamaz. Sadece yaparsa para ödemek zorunda kalacağı ya da hapis yatacağını bilir. Oysa bunların hiçbir yararı olmaz.

Hapishaneleri genişletmek, yeni hapishaneler yapmak yerine toplumumuzda ahlak anlayışını geliştirirsek yasa dışı eylemler azalacaktır. Oysa devletimiz, sadece cezalandırmaya odaklandığı için toplumumuzda da yalnızca "ceza" korku vericidir. Ve özgürlüğüne düşkün bir millet olduğumuz için de "korku" anlamı önemini yitirir ve yerini karamsarlığa bırakır. Karamsarlık korkudan çok daha zararlıdır. Örneğin karanlıkta evinizde yabancı bir silüet gördünüz. Karamsarsanız "Ohaa evimizde cin var, her yerde cin var ya karşıma çıkarlarsa naparım ben :(" diye düşünürsünüz. Oysa yalnızca korktuysanız "Ayy anneee" deyip annenizin yanına koşarsınız. Sonra bunu unutursunuz. Ama karamsarsanız hayatınız boyunca aklınızda her yerde cin olduğunu düşünürsünüz ve paranoya yaparsınız. Anlatabilmişimdir umarım.

Yani kısaca eğer bir topluma ahlak öğretirsen, hapishaneye gerek bile kalmaz. Hangi dinden olursanız olun, bakın herhangi bir din iyidir şu kötüdür demiyorum, taraf yapmıyorum. Sadece, hangi dinden olursanız olun ve hangi şartlar altında yetişiyor olursanız olun, ahlaklı ve iyi bir insan olun.

-Levi.

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Yüzeysel Olmak

Selam ben Levi. Normalde Salmon'a söylediğime göre yeni yazımı siyaset hakkında yazacaktım. Ama siyaset bekleyebilir. Burada, bu blogda size Illuminati ve gizli kalmış davalar hakkında şeyler yazıyoruz. Anlayan inanıyor anlamayan daha doğrusu anlamak istemeyen kişiler de eski hayatına gayet güzel bir şekilde devam ediyor. Aslında konumuz bu değil. Bunları yazıyoruz ama işi fazla şakaya döküp "hee Illuminati o da Illuminati hee hee" tadında takılan insanlar görüyoruz. Geçen bir fotoğraf gördüm, adamın saçı yukarıya kalkmış piramit oluşturmuş ona Illuminati diyen insanlar gördüm. Şaka mısınız lan siz?

Bugün bahsedeceğim konu "Yüzeysel Olmak." Nedir yüzeysel olmak? İşin sadece görünen boyutuyla ilgilenmek, her işi şakaya vurmak bla bla.

Bir arkadaşım var, adını vermeyeceğim ama Elma diyelim hadi, kod adı Elma olsun. Elma sürekli derslerine çalıştığı halde sınavlarda çoğunlukla ortadan biraz yüksek notlar alırdı. Dolayısıyla ailesinden de azar yerdi. Aslında çalışkan bir kızdı ama iş sınav olduğu zaman hep kaygılanıp, dikkatsizlikten batırırdı işi sınavda.

Elma sürekli her şeye affedersin ota boka, devenin gevişine bile gülerdi. Biz rahatsız olduk söyledik "Niye gülemem mieeaağğ" Hee gülersin de bir yere kadar, insanın morali bozuktur bir şey olmuştur ne bileyim ayıp yani.

Onun göbeği var, bunun annesi ölmüş, onun babası intihar etmiş, bunun gözü küçük, şu kel, öbürü kaynaştırma öğrencisi...

Toplum olarak en büyük sorunlarımızdan biri de yüzeysellik. Belki küçükken bir hastalık geçirdiği için kilo almıştır. Belki annesi geçim sıkıntıları yüzünden ölmüştür. Belki kendisi istememiştir öyle bir görünüme sahip olmayı. Belki çirkindir ama seninle çok iyi arkadaşlık eder, dertlerini anlar. Belki de edebiyatı, hitabı çok iyidir, büyüyünce bir kitap çıkarmak istiyordur.

Ve belki de sen onunla yalnızca boktan bir dış görünüş için dalga geçtiğinde millet dalga geçer diye kitap çıkarmaktan korkacaktır.

Belki şişman olduğu ve buna rağmen iyi yüzdüğü halde sen onun şişmanlığıyla dalga geçince şampiyon olma şansını kaybedecektir.

Geçenlerde bir haber gördüm. Otizmli Ege Deniz adında bir kız Türkiye ve Avrupa şampiyonu olmuş ama geçim sıkıntıları yüzünden yol masrafını ödeyemediğinden Dünya Şampiyonası'na gidememiş. Sonra Ege Deniz'e parayı vermişler ama koçuna vermemişler. Ege Deniz ise yarışma başladığında koçu gerekli komutları vermezse yüzmeye başlayamıyor. Eee koç olmadan nasıl gidecek?



Günümüz Türkiye'si.


Bu ne biliyor musun okuyucu?

Bu haksızlık. Otizmli olduğu için bir kişinin şansını elinden almak. Yüzeysellik.

Okuduğun için teşekkürler. Umarım kişiliğine bir şey katabilmişimdir.

-Levi.

21 Temmuz 2013 Pazar

Türk Eğitim Sistemi Yanlış

Merhabalar ben Salmon. Daha önce bahsettiğim dernek işini Levi ile konuştum fakat konuşmamız havada kaldı. Dernek kurulduğu takdirde gizlilik kaybolucaktır fakat biz kimliklerimizi, tercihlerimizi gizleyerek yazmayı seçmiştik şimdi bunu değiştirmek istediğimizden emin değiliz.
  Evet bugünkü konumuz türk eğitim sistemi ve bu sistemdeki hatalar. Eğitim sistemi diyorum dikkat edin öğretim değil. öğretim demek okulda öğretmenler tarafından öğrencilere aktarılan bilgilerdir fakat eğitim anneden, babadan, akrabalardan alınan davranış biçimi, gelenek görenek ve tercihlerdir. Eğitim ve öğretimi de açıkladığıma göre asıl yazıya geçebilirim. Sistemimizi eleştiricem gerçi eleştiri diyince herkes kötü şeylerin söylendiğini düşünür. Aslında bu yazıda ben sadece kötü şeyler söyleyeceğim çünkü bana göre bu eğitim sisteminin iyi bir yanı yok. Ilk olarak ceza kavramından başlayalım. Aileler çocuklarına ceza verirler ve o çocuklar da büyüyünce kendi çocuklarına ceza verirler bunun bir sonu yoktur. Ancak ve ancak kendini kendi kendine geliştirebilmiş insanlar bu döngüyü bozabilir. Bu ceza kavramını anlayamıyorum. Saçmalığın daniskası. Eğer yapmaman gereken birşey yaparsan ceza alırsın... Ve? Sonra? Hiçbirşey olmayacaktır. Mesela küçükken ailem bana onların beğenmedikleri birşey yaptığımda ceza verirdi. Cezam biterdi ve ben yaptığım şeyi tekrar yapardım ama gizlerdim. Onların istemediği şeyi yapmak çok cazip gelirdi çünkü onlar beni kısıtlamıştı, özgürlüğümü bir nevi kısıtlamışlardı. Her insanın içinde özgürlüğe karşı bir istek olur ve bu istek asla bitmez. Ne zaman özgürlüğünüz kısıtlanırsa o istek artar ve ateşlenir. Benim de özgürlük isteğim artardı. Onlardan gizli olarak yapmamı istemedikleri şeyi yapardım. Bu da beni değiştirdi. Kendimi asi bir çocuk olarak tanımlayabilirim. çünkü ceza aldım özgürlüğüm kısıtlandı buna katlanamazdım. Yani burdan çıkarılması gereken sonuç sayın ebeveynler: "Ota b*ka ceza verirseniz çocuğunuzun ileride asi bir çocuk olma olasılığı %265 :D "
Bir başka eleştirim de ailelerin kızma stilleri:
Aileler genelde kızarken bağırır ve vurur. Geçen bir çocuk gördüm. Ailesini kaybetmiş çok küçük bir çocuk 4 yaşında filan. Ağlıyordu görseniz nasıl korkmuş nasıl korkmuş. Hüngür hüngür ağlarken babası geldi ve çocuğa vurdu nerdesin sen diye bağırdı. E be adam çocuk zaten korkmuş sen niye vuruyosun çocuğa. Bunlar olurken hemen yanlarındaydım. Toplumumuza göre farklı bi kişiliğim olaylara karışmaktan korkmam. Adama "niye vuruyosun be herif çocuk zaten korkmuş" diye seslendim. Adam bana baktı ve yine çocuğa bağırıp vurdu. Gerizekalıya bakar mısın lütfen? Adam bana birşey diyemiyor ve çocuğa şiddet uyguluyor. Toplumumuzda bu da var "gücün kime yetiyorsa ona" herneyse tekrar seslendim "Gel bana vur sana laf eden benim çocuğun ne suçu var." Adam bu sefer geldi ve dedi ki "istediğimi yaparım kardeşim sen kimsin?" Hehe böyle durumlar için planlarım vardır. çocuk hakları yasasının şiddetten korunma maddelerini okudum ve çocuk koruma kurumunda çalıştığımı çocuğu tespite geliceğimizi ve onlardan alabilme şansımız olduğunu söyledim. Adam fıss. Korktu tabi sinirlenmiştim normalde çocuğuma şiddet uygulamam falan filan diye sallıyodu neyse onunla biraz konuştum sanırım birdaha vurmaya cesaret edemez. şimdi o adamın eğitiminde bir değişiklik yapmış sayılırım ama eğer ben olmasaydım o çocuk dayak yemeye mahkumdu. Ben heryerde olamam. çocuklarımızın şiddet görmemesi için eğitim sistemimizden dayak ve azarı çıkarmalıyız. Diğer ülkelere bakın. çocuk ailenin yapmasını istemediği birşey yapınca aile sadece "bunu yapmamalısın." Veya "bunu yapmamalıydın." Gibi şeyler söyler. çocuğu zorlamaz ve kısıtlamaz. çocuğun doğruyu kendisinin bulmasını sağlar.
Daha çok şey var ama devam edersek içinden çıkamayız başka yazılarda devam ettirelim bu konuyu şimdilik ebeveynlere küçük bir öneri yazım var.
Ebeveynler:
çocuklarınız sizin malınız değil. Istediğiniz zaman dövemez veya akıl almaz cezalar veremezsiniz. Sizin yapmanız gereken tavsiyelerinizle onun doğru yolu bulmasını sağlamaktır. Lütfen daha duyarlı olalım ve farklılıklarla alışmayı öğrenelim. Oğlunuz bir dövme yaptırmak istiyorsa veya piercing takmak istiyorsa buna izin verin. Sizden farklı bir dine inanıyorsa ona kızmayın. O onun vücudu istediğini yaptırma hakkına sahip eğer sıkılırsa dövmesini sildirebilir ve piercingini çıkarabilir. Veya farklı bir dine inanıyorsa tepki göstermeyin siz inandığınız dine niye inanıyorsanız o da kendi dinine o yüzden inanıyor. Inancını da siz kontrol edemezsiniz, herşeyini kontrol ettiğiniz gibi ;).
-Salmon
Published with Blogger-droid v2.0.10

Selam ben Levi.

Salmon bu konuda haklı herkesin din, vicdan, seyahat özgürlüğü vardır ve sırf siz istemiyorsunuz diye bu haklarını elinden alamazsınız. Çocuğunuz eğer yeterince araştırmışsa, kararlıysa din değiştirecekse buna ancak boyun eğebilirsiniz. Tabii sizin dininize de hakaret etmemeli din değiştirirken çünkü aynı şey herkes için geçerli.

-Levi.

13 Temmuz 2013 Cumartesi

Herkesten Özür Dilerim

Ben salmon. sizlere her gün meclisde olanlar hakkında yazacağımı söylemiştim ama bu mümkün değil çok fazla şey kabul ediliyor ve reddediliyor herbirinden bahsetmek mümkün değil onun yerine ben de herhangi bir konuda yazı yazmaya karar verdim bugünkü konumuz toplumsal baskı ve hayal gücü yoksunluğu.

Düşüncelerimizden korkuyoruz,yapabileceklerimizden,ağzımızdan dökülen sözcüklerden,tutamayacağımız sözlerden,geleceğimizden,yapmak isteyip de yapamayacaklarımızdan,istediğimiz hayatı yaşayamamaktan,korkuyoruz. Kısacası kendimizden korkuyoruz,oysa korkularımızın ardında yatan cevheri göremeyecek kadar tutsağı olmuşuz korkunun,karanlığın.


Yapmak istediklerimizin hepsi çok uzak geliyor,ulaşılmaz. Örneğin herhangi birine ''Ben bir yazar olmak istiyorum'' dediğimde duymak istediğim cevapla duyduğum cevap neden bu kadar uzak birbirine... Aradaki uçurumu göremeyecek kadar kör olmadım daha. Ben gerçekte kimim,diye soruyorum kendime. Ben bir isim değilim,boy veya kilo da değilim. Veya en basitinden cinsiyet. Ben kimim? Ben en sevdiğim kitabım,kafama sıkışmış şarkılarım. BEN DÜŞÜNDÜKLERİMİM. Ben binlerce şey olabilirim ama gerçek şu ki insanlar benim gerçekte olmadığım binlerce şeyi görmeyi seçecek kadar körleştiler. İçimizdeki ışığı göremeyecek kadar... Ne yapmalı bu durumda? Geç aynanın karşısına,bağır bağırabildiğince... İçinde ki tüm göz yaşlarını uzaklaştır kalbinden. Kalbinin derinliklerine in ki kim olduğunu görebilesin. Ben çevremdeki insanların dediği değilim. Benimde artılarım var ama neden görmek istemiyorlar?
Biz geleceğin mühendisleri,avukatları,doktorları... Bizim istediğimiz tek şey tutkularımızı yaşamak için biraz daha imkan. Biz kalıplaşmış cümlelerin içinde gidip gelen robotlar olmak istemiyoruz. Gerçek şu ki elimizde olan tek şey fazlasıyla ''karanlık''. Bu karanlığı en kısa sürede aydınlığa çevirmeliyiz. herşeyin parayla olduğunu sanıyoruz fakat yanılıyoruz. herşey para değildir. bazen bir tanıdık bazen sadece tutku bazen bir gülümsemedir. ama para da lazım bunu da söylemeliyiz.


Ve yazımın sonunda şunu eklemek istiyorum. söylediğim şeyi gerçekleştiremediğim için birşey yapmak istiyorum ve yazıyı yazarken aklıma da bir fikir geldi. dernek gibi bir internet sitesi kurup bu sitede insanların tutkularını gerçekleştirebilmesi için yardımcı olabilicek insanların iletişim bilgilerini bulunduracağım. sizler siteye girip yapmak istediğiniz şeyi yazıcaksınız biz ise size yardım edebilecek insanlarla görüşeceğiz.


xoxo


Levi ile konuşup size daha fazla bilgi vereceğim bizden ayrılmayın.

-Salmon

Selam ben Levi.

Benim düşündüğüm bir şey var Salmon ve ben ayrı ayrı twitter hesabı açarsak sorularınızı da bize iletebileceğinizi düşünüyorum. Ayrıca uzun yazılara gerek kalmayınca oradan kısa bilgiler de verebiliriz. Bir de yukarıdaki "Düşüncelerimizden... "karanlık." kelimeleri arası benim eserimdi ama Salmon ad belirtmeden yazmış ehehe. Neyse Salmon'la twitter hesabı da açabiliriz.

12 Temmuz 2013 Cuma

Levi Geri Döndü

Selaaam uzun bir süredir blogda yazı yazmıyordum çünkü tatildeydim(öööeeğğh iğrençti bir kere güneşte bronzlaşmak yerine kızardım oysa esmerim ya). Neyse siktir edin tatilimi. Evet Salmon'un da son yazısında dediği gibi artık yazacak konu bulamıyoruz çünkü kimlerin Illuminati olduğunu kimlerin olmadığını, kimlerin kimlerin elinde oyuncak olduğunu kimlerin olmadığı biliyorsunuz aslında bu iyi bir şey. Uyanmaya başlıyorsunuz. Eveet hasret bitti Levi'niz geri döndü artık.

Şimdi hemen okulun ilk gününde ders yapan bir öğretmen gibi konuya gireceğim. Küfürlerinizi kendinize saklayın efenim.

Öncelikle Demi Lovato'nun Illuminati'ye girmesi ve medyadaki konumunun değişimi hakkında şeyler göstereceğim.

Demi Lovato Heart Attack'in daha klibi yayınlanmamışken Illuminati'ye girdi ve klibi yayınlanınca klibin şarkıyla hiçbir alakası yoktu. Ama mimiklerine bakılırsa bir siyahlığın içine girmiş, oradan kurtulmaya çalışıyor ve elleriyle yüzünü kapatıyor bizim onu böyle görmemizi istemiyormuş gibi. Söylentilere bakılırsa da seks mi uyuşturucu mu sorusuna uyuşturucu cevabı vermiş. Ve Demi Lovato'nun son birkaç haftadaki değişimi:


Ohoo aşmış. Ve tabii magazinlerin ondan haberi bile yokken birdenbire magazinlerde yayınlanmaya başladı.

Şimdi sizde bir ricam olacak. Lütfen bunlara bakarak Demi'nin hemen antisi olmayın. Unutmayın bir sanatçıya aşırı hayran olmak kötü olduğu gibi aşırı anti olmak da kötüdür ve ne olursa olsun sürü psikolojisidir. Oyuna gelip koyun olmayın.

Bitti

-Levi. İyi tatiller

Salmon Dan Eklenti:
Levi nin söylediğine katılıyorum bir sanatçı sadece illuminatiye üye oldu diye ondan nefret etmeniz gerekmiyor.
-Salmon

10 Temmuz 2013 Çarşamba

2 Ay Boyunca Yazdıklarımızdan biraz uzaklaşacağız

Merhabalar ben Salmon. Levi uzun zamandır yazmıyor ben de tatildeydim ve bloğa erişemedim yaklaşık 15 gündür hiçbirşey yazmıyoruz. herneyse. 2 aydır yazıyoruz ve 27 yazımız olmuş ama bir problem yaşamaya başladık. Biliyorsunuz ki üçüncü şahıs veya sikkofield haftada bir yazıyordu yani bizim gibi kafamıza esince veya aklımıza gelince yazmak yerine haftada bir yazıyordu eğer biz de öyle yapsaydık 27 haftadır yazıyor olmamız gerekirdi ve bu bence imkansız :) hayatta bir hafta boyunca yazı yazmadan duramam. herneyse asıl konumuza gelelim. biliyorsunuz ki biz illuminati hakkında ifşalarda bulunuyorduk fakat belli bir sınırı var bizim bildiklerimiz de sınırsız değil ve şuan illuminati hakkında çoğu konuya değinmiş bulunuyoruz. Levi yazdığımız yazıları geliştirmede sorumlu olucak ben ise yeni konular bulup yazılarımızı başlatacağım ama ve lakin dediğim gibi illuminati hakkındaki konular azaldığından dolayı konuyu bulmak çok zor artık bu konular hakkında sadece aklıma geldikçe yazacağım. Onun dışında ne yazıcaksınız derseniz siyasete girmeyi düşünüyorum. Levi    
 ile yaklaşık bir haftadır bağlantı kuramıyorum fakat onun da siyasete girmekten hoşnut olucağına eminim. benim şu andan itibaren yazıcağım konu "meclis". biliyorsunuz ki meclis tv diye bir kanal var trt3 kanalında bazı zamanlarda yayınını yakalayabilirsiniz yada internetten çevrimiçi şekilde izleyebilirsiniz. ben zaten hergün bu kanalı izliyorum bunu yazıya dökebileceğimi de düşünüyorum. yani anlayacağınız hergün meclis tv de olan olayları eleştireceğim görüşülen konulara değineceğim hatta takpiçilerimizin gizliliğinden emin olursam anketler dahi yapacağım.

Ben Salmon. İyi uykular.